Divan edebiyatı, medreseden yetişen aydınların Arap ve Fars (İran) edebiyatlarını örnek alarak oluşturdukları gelenektir. Yüksek zümreye, saray ve çevresine seslendiğinden “saray edebiyatı, klasik Türk edebiyatı” gibi adlarla anılır. Şairler şiirlerini “divan” denilen el yazması kitaplarda topladığından da divan edebiyatı denmektedir.
- Bu edebiyatın şairleri şiirde belli kural ve ilkelere sıkı sıkıya bağlıdır.
- Şiir yönü çok güçlü bir edebiyattır.
- “Sanat sanat içindir” anlayışı egemendir.
- Arap ve Fars edebiyatlarından alınma “gazel, kaside, mesnevi, rubai, terkib-i bend” gibi nazım biçimleri ve “methiye, mersiye, hicviye, naat” gibi nazım türleri kullanılmıştır.
- Arapça-Farsça kelime ve tamlamalarla yüklü ağır bir dili vardır.
- Anlatım son derece süslü, sanatlı ve kapalıdır.
- Her şair tarafından ortaklaşa kullanılan mazmunlar (boy için servi, yüz için ay, saç için yılan, kirpik için ok...), konunun soyut ve gerçeklikten uzak olduğunu gösterir.
- Şiirde ölçü, Araplardan alınma “aruz”dur.
- Konudan çok anlatım güzelliği ve biçimsel kusursuzluk önemsenmiştir. Bu yüzden aynı konular yüzlerce şair tarafından işlenebilmiştir.
- Başlıca konular “aşk, şarap, kadın, eğlence, zamandan yakınma, övgü, yergi, yalnızlık, ıstırap, doğa, din ve tasavvuftur.
- Tamamen bireysel içeriğe sahip olan ürünlerde sosyal temalara pek yer verilmemiştir. Tam ve zengin uyak kullanılmıştır. Uyak, göze göredir.
- Nazım birimi beyittir.
- Bütün değil parça güzelliği önemsendiğinden, beyitler arasında konu birliği aranmaz. Şiirler, başlıkları olmadığı için nazım biçimleriyle (gazel, kaside vb.) adlandırılırlar. Başlangıcı 13. yy., altın çağı 16. yy., bitiş dönemi 19. yy.dır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder