Page Nav

HIDE

Grid

GRID_STYLE

Post/Page

14

Read More

Months

Related Posts

View All

Next

Previous

Edit this post

Search...

Classic Header

{fbt_classic_header}

Header Ads

//

Breaking News

latest

13 Aralık 2016 Salı

NASRETTİN HOCA FIKRALARI

NASRETTİN HOCA FIKRALARI
FIKRA
Kısa ve özlü bir anlatımı olan, nükteli, güldürücü hikâyeciklere fıkra denir. Genellikle sözlü anlatı geleneğinin ürünüdür. Kısa ve yoğun bir anlatım tekniğine dayanır. Herhangi bir düşünceyi örnek vererek güçlendirmek, desteklemek, açıklamak gibi nedenlerle anlatılır. Asıl özelliği, bitişte nüktenin bütün gücünü duyuran veciz (az sözde çok anlam) bir ifadesinin olmasıdır.
Fıkralar, üç grupta toplanabilir: Belli tarihi kişilerin çevresinde oluşanlar (Nasrettin Hoca, Bekri Mustafa vb.); bir topluluğu, bölge halkını ya da meslek grubunu temsil eden kişilerin çevresinde oluşanlar (Laz, Bektaşi, cimri, doktor vb.); sıradan insanların ve genellikle çiftlerin çevresinde oluşanlar (karı-koca, usta-çırak, uşak-efendi vb.). Bunların dışında derlenmeyen, sözlü gelenekte kalan siyasal, cinsel, güncel binlerce fıkra vardır.
Türk edebiyatında fıkradan ilk kez Kaşgarlı Mahmut, Divanü Lügati’t Türk’te “küg” ve “külüt” kelimeleriyle bahsetmiştir. Daha sonra dini-tasavvufi eserlerde “hikâye, kıssa” başlığı altında fıkralara başvurulur. 16. yy.dan sonra "latife” kelimesiyle yaygınlaşır. Bunların toplandığı eserlere de letaif mecmuaları, letaifnamı denir. 19. yy.dan itibaren de yazıya geçirilmesi yaygınlaşır, halk için düzenlenen fıkra kitapları basılmaya başlanır.
NASRETTİN HOCA FIKRALARI
Bilge bir halk filozofu olan Nasrettin Hoca, 1208’de Eskişehir’e bağlı Sivrihisar’da doğmuştur. Kadılık, öğretmenlik, imamlık gibi çeşitli görevlerde bulunmuştur. 1284’te Akşehir’de ölmüştür. Türbesi Akşehir’dedir ve mizahi kişiliğine uygun bir biçimde dört yanı duvarsız olup kapısında koca bir asma kilit vardır.
Sadece ülkemizin değil, Uzak ve Orta Doğu halklarının hemen hepsinin sahip çıktığı ve kendilerinden biri olarak anlattığı çok meşhur bir mizahi kahramandır. Zeki, esprili ve sempatik davranışları, hazırcevaplığı, Türk halkının olaylar karşısındaki tavrını, bazı zalimleri, taasuba düşenleri, dini menfaat için kullananları iğneleyici ama kırmadan, zarifçe dokundurarak eleştirmesi, onu bu konuma taşımıştır. Aslında Orta Çağ döneminde son derece rasyonalist bir insan olarak karşımıza çıkması bir mucizedir. Daha o dönemlerde toplumsal ve kişisel aksaklıklara, davranışlara akıllıca eleştiri getirmesi, güldürürken veya tebessüm ettirirken mutlaka düşündürtmesi, onun fıkralarını, basit söz oyunlarına dayanan Batı espri anlayışının çok üstüne taşır.
Nasrettin Hoca
Yaşadığı dönemde oluşan fıkraları yazıya geçirmek mümkün olmadığından yüzyıllar boyunca oluşan başka fıkralar da ona mal edilmiş, arasında yüzlerce yıl olan kişilerle birlikte fıkraları oluşmuştur. Nasrettin Hoca fıkraları halkın ortak malı olarak oluştuğu, belli bir yaratıcısı olmadığı için anonimdir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder